İhtiyacımız olan Protein, Karbonhidrat, Yağ gibi besinlerin yiyecekler yoluyla alınmasıdır.
İhtiyacımız olan suda ve yağda eriyen vitamin, mineral, amino asit ve eser maddelerin beslenme yoluyla alınmasıdır.
Yediğimiz besinleri sindiridiğimizde emilerek hücrelere taşınır. Bu taşınan besinler hücre zarı üzerindeki por denilen geçitlerden hücre içine girereler ve burada bir kısmı yapıtaşı olarak kullanılır bir kısmı da enerji üretiminde kullanılır. Fakat hem yanlış beslenme ile hücre zarı yapısı bozulur hem de içerik açısından zayıf besinler nedeniyle doğru beslenemeyiz. Bu da, hücre seviyesinde yaşlanma ile beraber hastalıkları davet eder.
Mikro besin olarak vücudumuza girenler, hücre zarından geçtikten sonra bunların bir kısmı yapı taşı olarak kullanılmak üzere ayrılırken diğer kısmı mitokondride enerjiye dönüşür ve buna ATP denir. ATP vücudun ihtiyacı olan enerjidir ve bizi canlı tutar.
Tabii ki enerji olarak güneş ışığı kullanılıyordu. Yani foton enerjisi fotosentez ile maddeye aslında elektrona dönüştürülüyordu.
Güneş + Su + Karbondioksit FOTOSENTEZ yolu ile
Yiyecek + Oksijen' e dönüşüyordu.
Bugün bitkilerin bu yöntem ile yaşadıklarını ve bizim de sebze ve neyve olarak onları tükettiğimizi düşündüğünüzde aslında ortaya çıkan sonuç çok net.
Güneş (foton enerjisi) + Su + Karbondioksit
FOTOSENTEZ
Yiyecek (elektron) + Oksijen
BİZLER
ATP + Su + Karbondioksit
Bu durumda beslenmenin tanımı değişiyor. Artık elektron transferi diyebiliriz.